16 Kasım 2009 Pazartesi

Gap ve Halep Gezisi 07-15 Kasım 09 Bölüm-3 Mardin

sadece gezi fotoğraflarına bakmak isteyenler için link:

 MARDİN'e kadar olan gezi yazılarını Bölüm-1 ve Bölüm-2'de bulabilirsiniz.
Perşembe akşamı ŞANLIURFA'dan MARDİN'e geldik.
öğretmenevinin konfordan bihaber çalışanlarına sabah işkence yapmak istedim.odalarda kaloriferler yanmıyor,klimanın ise kumandası yoktu.tüm gece önünden bir kaç kere geçmemize rağmen bize odalarla ilgili bilgi vermek yerine msn'de manita kızlarla muhabbet etmişti.şikayet için sabah resepsiyona gittiğimde arka taraftaki odasında ısıtıcısını açmış,üstündeki yorganı sıcaktan bir yana fırlatmış yattığını gördüm.şeytan al ısıtıcısını götür odana dedi.şimdilik yapacak bir şey yok.
bu gün öğretmenevinde kahvaltı yapmadan yola çıkacağız.planımız MİDYAT,HASANKEYF,DARA,MOR GABRİEL MANASTIRI vakit kalırsa MARDİN alış-veriş ve şehir turu.Ülkü bu yaz 1 ay MARDİN'de kaldı.buraları bilen biriyle gezmek bizi çok rahatlattı.yolları,sokakları,nereden ne alınır ne zaman çıkılır herşeyi biliyor.
arabaya atlayıp MİDYAT'ın yolunu tuttuk.ilk durağımız çay içip bir şeyler yiyebileceğimiz açık bir yer.MİDYAT'a kadar böyle bir yere rastlamadık.MİDYAT'da yanyana tam bizim işimizi görecek açık dükkanlarla karşılaştık.Ahmet ve Ülkü fırıncıdan poğaça,lavaş aldı.Ben ve Fikret bakkaldan peynir,zeyin ve tereyağ aldık,Cevdet de hemen yanlarında bulunan çayhanede masalarımızı hazırladı.yok böyle bir güzellik.MEZEPOTAMYA'nın ılık rüzgarı yanaklarımızda,elimizde tavşan kanı çay,tereyağlı sıcak ekmek,alçak taburelerde gelene gidene bakıp kahvaltı ediyoruz.acayip çay içildi hesap ise bakkal,fırın,çay hepsi 15 lira.
HASANKEYF'den başlamaya karar verdik.HASANKEYF BATMAN'a bağlı.ortasından DİCLE NEHRİ geçiyor.geçmişi 10 bin yıla dayanan HASANKEYF,zamanında DİCLE NEHRİ üzerinden yapılan ticaret ile önemli konumdaymış.şu anda üzerinde yapılması planlanan ILISU BARAJININ su tutmaya başlamasıyla burada bulunan her şey sular altında kalacak.aynı HALFETİ gibi olacak.
ILISU BARAJI'nın yapılmaması için bir çok sivil toplum kuruluşu direnişte ve kampanya halindeler.ama her şey planlanmış ve işliyor.HASANKEYF KALESİ'nde fotoğraf çekip dolaştık.
HASANKEYF'de yapılacak yada görülecek çok bir şey yok.biraz alışveriş yapıp,çocuklarla sohbet edebilirsiniz.bir de kalenin karşı yakasındaki KÜMBET'e bakabilirsiniz.
HASANKEYF'de DİCLE NEHRİ üzerindeki platformlarda çay içtik.çok fazla çay içmememize rağmen 15 lira ödedik.ölü sezonda turistik fiyatlar başladı.
MİDYAT'da sabah onlarca çaya 5 lira verince içimize oturmadı desem yeridir.
okuldan çıkan çocuklar koşarak etrafımızı sardı.tarihini anlatmak istiyorlar.benim çantamda haribo hiç kalmadı.bozuk para hiç birimizde yok.çocukların zamanla sabırları tükendi.direkt olarak para ver,kalem ver demeye başadılar.bende durumu açık açık anlatmaya çalıştım.yok tatlı çocuklar lütfen daha da ileri gitmeyin.erkekler uzaklaştıklarında yanlız kalan ufak kıza 5 lira verdim.sakın onlara gösterme doğru eve git dedim.ama ortamı sezen abiler kızı rahat bırakmadılar.gözümle takip ettim.kızı sıkıştırdılar ama parayı alamadılar.
biraz ileride fotoğraf çekmek için park ettik.para veremediğim abilerden biri bisikletine atlamış geldi.cama vurdu.'o kıza 5 lira verdin bize vermedin' dedi.haydaa.dışarı çıktım.'vermişsem ne olmuş.bu yaptığın ayıp' gibi hayat derslerine başladım.amacım onu kırmak değil her şey olabilir hayatta gelipte istemek ayıptır felsefesini ona anlatmak ve birazda gönlünü almaktı.beni dinledimi,umursadı mı? 'hayır'.kız çocuğuna zarar vermediklerini de öğrenince hayat dersini yarıda kesip MİDYAT için yola çıktık.
MİDYAT sokaklarını,konaklarını yine bir çocukla beraber gezdik.çocuklara vermek için eti puf'a benzer şeylerden aldım.çocuklar çok fazla ve ısrarcılar.
işsizlik had safada.toprakla uğraşanlar çok az.genelde esnafların 1-2 tane çocuk işçisi,çırağı,kalfası var.ağır yükleri bile taşıyorlar.her hangi bir resmi gün olmasına rağmen sokaklar tıklım tıklım.sanki pazar var yakınlarda bir yerde.her çocuğa kaç kardeş olduklarını sordum.en az 8 rakamını duydum.hiçbirinin babası çalışmıyordu.fakirlik,yanlızlık, umutsuzluk,göç onların.
MİDYAT'ta müzeye gerek yok.sokaklarda dolaşmak yeterli.her evin damı var.damlarda portatif karyolalar var.yazları herkes damlarda yatıyor.perdelerle karyola araları kapatılıyor.herkes MEZOPOTAMYA'ya doğru uykuya dalıyor.bir yaz sırf bu duygu için bile tekrar MİDYAT'a gelinir.
40 lira olan park cezamızı bankaya yatırıp MİDYAT'dan NUSAYBİN'e MOR GABRİEL MANASTIRINI görmek için yola çıkıyoruz.
güneş yine batmak üzere.güneşin batması demek bir çok yer kapanacak demek.daha DARA'yı görmek istiyorduk biz.yaklaşık 30 dakika sonra MOR GABRİEL MANASTIRI görevlisi DANYAL bey bize manastır hakkında bilgi vermeye başaldı.
SÜRYANİ KADİM ORTODOKS kilisesine bağlı bir manastır.yeni kazılarla bir çok önemli eser bulunmuş.adında geçen MOR kelimesi AZİZ anlamındadır.bölgede çok fazla MOR geçen manastır adı yada önemli yer var.
TURABDİN denilen bölgede yer alıyor.TURABDİN bölgesi SÜRYANİLERİN yoğun yerleşim yerini kapsayan DİYARBAKIR,HASANKEYF,MARDİN,CİZRE VE NUSAYBİN'İ kapsıyor.TUR=DAĞ,ABDİN=MÜNZEVİLER demekmiş.yani münzeviler dağı anlamına geliyormuş.
manastırın içi MARDİN de yaşayan ve Ülkü sayesinde ziyaret edebileceğimiz NASRA TEYZE'NİN tasvir resimleriyle süslenmiş.DANYEL bey dinler buluşması projesi çerçecesinde,kilisenin komşusu olan ZEYNEL ABİDİN CAMİİ'yle arasındaki yolu kapatıp burayı daha da önemli hale getireceklerinden bahsetti.gidip ZEYNEL ABİDİN CAMİİ'sine baktık.avlusunda Fikret'in burada öğretmenlik yapan arkadaşını bekledik.bizi bırakmayıp evlerine davet ettiler.artık güneş hepten battığından ve DARA için hiç şansımız kalmadığından,bir süre onları ziyaret edip MARDİN'e karnımız zil çala çala geri geldik.
MARDİN KEBABI yemek için hala kapanmamış kebapçıya koşar adımlarla gittik.MARDİN KEBABI URFA,ADANA kebabına benziyor.aradaki fark MARDİN KEBABI'nın sebzeli olması.'bir daha nerede bulacağız' sloganını ata ata 5 kişi 6 porsiyon MARDİN KEBABI yedik.40 lira hesap geldi.
gözümüz hala içli köfte arıyor.MARDİN KEBAPÇISINDAN çıkarken tam karşısındaki KA-DER'in (Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği) restoranının ışıklarının yandığını gördük.hemen öncü kuvvetler gidip içli köfte olup olmadığını sordu.olumlu yanıt karşısında hoop hemen oraya sıçradık.hem haşlama hem kızartma içli köfte siparişi verdik.işleten hanım ve garsonu çok şekerdi.salata tekliflerini aslında biz tokuz diyerek önce red ettik.sonra ısrarlarına dayanamayıp kabul ettik.dahasında da tüm salataları bitirdik.'tok haliniz böyle ise açken sizi çok merak ediyoruz' dediler.
içli köfte beklediğim gibi değildi.ufak,kalın çeperliydi.hiç birimizi tatmin ettiği söylenemez.yinede bulgur etkisini hemen gösterip midede şişti ve ayakta zor durur olduk.5 porsiyon,her porsiyonda toplam 4 ufak içli köfte biz buna 43 lira para verdik.noldu şimdi.hani ucuzdu buralarda yemek içmek.zaten servisinden de bizi hafif öpeceklerini sezmiştik ama yinede bu kadarını beklemiyorduk.neyse KADER'de kader diyip çay içecek mekan aradık.
cadde üzerindeki antikacılara baktık.harika şeyler var.ŞAHMERAN'a burada çok önem veriyorlar.eski ne varsa burada satıyorlar.kesenize göre hatıra bir şeyler bulabilirsiniz.
ara sokaklarda,sabit pazarın yakınlarında eski istiklal mahkemesi ve sinema olarak da kullanılmış şimdilerde kahve olan yerde çay içmeye karar verdik.erkeklerin gidip kağıt oynadıkları türden bir kahve olduğundan sokağa bir masa çıkarttırdık sohbet ederek çay içtik.saatlerce burada oturduk.mavi şekerlerden yedik.tüm çaylar için 5 lira ödedik.
hava artık soğumuş,uykumuzda gelmişti.biraz hesap kitap,birazda yarın için plan yapıp öğretmenevine gittik.
resepsiyonda başka biri vardı ve tüm gece soğukta kaldığımızı söyledik.'klima kumandalarını neden istemediniz' dediler bize.yani biz suçluyduk.bu salak laf üzerine biraz tartıştık adamla.2. gece için 5 kişi konaklama 190 lira verdik.sonra kumandalarımızı alıp odalara çekildik.FİKRET klimanın bir süre sonra ısınacağını düşünüp açık bırakıp yatmış.ama hiç ısınmayan klima bir süre sonra soğuğa geçmiş.sabaha kadar Fikret donmuş ama uyuduğu için anlamamış.ertesi gün durumu aynı salak arkadaşa anlattık ve 'siz çalıştıramamışsınız' diye cevap aldık.beraber gittiler.Fikret'in haklı olduğunu görünce bu akşam için başka bir oda ayarlamak üzere eşyalarını dışarı aldılar.
bu gün cumartesi gezmek için son günümüz.pazar öğlen DİYARBAKIR'dan dönüşe geçiyoruz.kahvaltı tam beklediğimiz gibi berbattı.neden zeytin yok sorumuza bu gün salam çıktı dediler.yani 4 çeşiti geçmeyecek şekilde ayarlanmış.soğuk,büyük salonda aceleyle bir şeyler yiyip çıktık hemen.Ülkü'ye tüm MARDİN gezimiz boyunca bizi gezdirdiği,bilgilendirdiği ve kolay kolay göremeyeceğimizi şeyleri gösterdiği için minnettarız.
bu gün MARDİN şehir gezisi,müzeler,alış-veriş yaptıktan sonra vakit kalırsa DARA yada DEYRÜLZEFERAN manastırına gideceğiz.
KASIMİYE MEDRESESİ ilk durağımız oldu.heybetli medresede biraz tadilat vardı.ziyaretçiler gelmeye başlamadan biz içeri girip gezdik.15.-16. yy'da Akkoyunlu hükümdarı Cihangir bey tarafından yaptırılmış.KASIMİYE ismi CİHANGİR BEY'in oğlu KASIM'dan gelmektedir.bal rengi oyma taşlarla ve avlusundan gözüken MEZEPOTAMYA manzarası çok etkileyiciydi.
arabayı MARDİN meydanındaki otoparka park ettikten sonra NASRA TEYZE'nin evine gittik.NASRA TEYZE süryani 85 yaşından.babasından devraldığı bez boyama işleri yapıyor.kök boyasıyla kutsal olayları,kutsal kişileri anlatan figürlerle kumaşları kiliseler için boyuyor.buradan kiliseler için  Kanada'ya,Amerika'ya bile boyanmış kumaş gönderiyorlar.civardaki tüm kiliseler ondan alıyorlar.SÜRYANİ şarabıda satıyor evinde.
kapıyı bize gelini açtı ve NASRA TEYZE'nin odasını,evini,atölyesini (nesi olduğunu anlayamadım) gösterdi.NASRA TEYZE kapıyı açtı,piti piti gitti masasının başına boyasını aldı önündeki önceden eskizi çizilmiş bezi boyamaya başladı.
hemende konuya girdi 'her gün önce kiliseye giderim.sonra gelirim boyamaya başlarım.yemek yerim yine boyarım' diyor.
oda içinde bir çok biblo,heykel,porselen,bez,örtü var.NASRA TEYZE'de bize hitap eden bir şey bulamadık.SÜRYANİ şaraplarınında pek parlak olmadığını duymuştuk.
NASRA TEYZE'den ayrıldıktan sonra BİRSEN ŞEKERLEMECESİNE gidip hediyelik ve burada yemelik MAVİ MARDİN ŞEKERLERİNDEN aldık.
ŞAHMERAN figürünü vitray olarak yapan gençlerden ŞAHMERAN tablosu aldık.
yöreye özgü renk renk POŞULARdan hediyelik aldık.ANTİKACILARI gezdik.MARDİN'e has nazarboncuk denilen göz şeklinde oyulmuş mavi taşlardan aldık.
esnafın ikram ettiği MIRRAnın tadına baktık.MIRRA bir tür acı kahve.fincanı küçük.bir-iki yudumluk.kafi gelene kadar ikram ediyorlar.ben beğendim.kahve sevmeyenlere acı gelebilir.
TÜRKİYE SAKATLAR DERNEĞİ'nin MARDİN ŞUBESİ gümüş atölyesini gezdik.burada ENGELLİ arkadaşların çalışmalarını inceledik.tam bir şeyler alacaktık ki elektrikler kesildi.bugün gelip mutlaka alacağımızı söyledik.buraya gelirseniz gümüş alış-verişlerinizi buradan yapmanızı tavsiye ederim.hem işçiliği güzel,hem bol çeşit var,hem piyasadan daha uygun fiyatlı hem de (-ki en önemlisi) aldığınız her ürünün buradaki ENGELLİ arkadaşlar için önemini hissedersiniz.
buradan çıkıp iki günden beri gidip sokağında oturduğumuz kahveye gittik.kahvenin yanında bulunan sabit pazarını ilk defa açık gördük.eşşeklerle insanlar mal alıyor,satıyor,trafik baya hareketliydi.
günlerdir aldığımız eşyaları toparladık.çok yer kaplayan ama bir o kadar da hafif olan kuru malzemeleri bir kutuya yerleştirip kargo ile İstanbul'a yolladık.
Mahalle çocuklarının fotoğraflarını çektik.
bakırcılar çarşısında bakır kapı tokmağı aradık.
sabunculardan BITTIM,LAVANTA,PORTAKAL,BADEM sabunu aldık.MARDİN'de her şey el emeği göz nuru.hala her işin ustası var.belkide yaşayan son ustalar.Ülkü MARDİN'Lİ yaşayan son TAŞ USTASI YUSUF USTA'dan bahsetti.amca 'çok vaktim kalmadı.istiyorum ki benden faydalanın,öğrenin bu işleri.ama bu işlere artık itibar hiç kalmadı' diyormuş.ne acı.hayalimde geçim sıkıntım yoktu ve bu amcaya gidip 'amca bana bu işi öğret.öğretmeden bile sana çay yapayım,aletlerini temizleyeyim.yeterki burada yanında kalayım' dedim.zihnimde usta çırak ilişkisini kurmuştum.
eski MARDİN'de MARDİN'e özgü mimarisi olmayan evler yıkılacak.Betonarme eklentiler şehirden ayıklanacak.

SODES;GAP kapsamındaki illerde sosyal kalkınmanın gerçekleştirilmesi ve sosyal refahın artırılmasına yönelik olarak GAP Eylem Planı kapsamında hazırlanan bir programdır. Program, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şanlıurfa, Şırnak, Adıyaman, Siirt, Kilis ve Gaziantep illerinde belli öncelikler kapsamında istihdam, sosyal içerme, kültür, sanat ve spor alanında hazırlanacak projeler için ödenek tahsisinden, denetiminden ve ortaya konan hedefin gerçekleşmesini sağlamaktan ibarettir.
burada faaliyet gösteren merkez ÇATOM (ÇOK AMAÇLI TOPLUM MERKEZİ)'nin bir SODES projesi ise CEMİL İPEKÇİ'nin buradaki kadınlarla buluşmasını sağlamış.koleksiyonlarında çalışacakları,makina,atölye ve malzemelerle güzel şeyler çıkartıyorlar.CEMİL İPEKÇİ'de bu projeye hayır demeyip yardımlarını esirgememiş.kadınlara işi öğrettiği gibi böyle bir sosyal projeye imza attığı için meslektaşlarına fark atmış.bu duyduklarımızla,mesleği yada şahsiyetiyle hiç ilgilenmemiş insanların bile sempatisini toplayacağına inanıyorum. MARDİN'de geldiğinde kalması için ona bir konak tahsis edilmiş.
Ülkü bizi CEMİL İPEKÇİ'nin atölyesine götürdü.kapısında genç bir çocukla selamlaşıp içeri girmek için hamle yaptık.genç bize 'eğer bir şey almayacaksanız içeri girip,gezmeniz yasak' dedi.afalladık kaldık.Ülkü böyle bir şeyin olmadığını,yazın geldiğinde de rahat rahat gezdiğini,bu yaklaşımın çok ters olduğunu,gelenlere böyle söylememesini söyledi.çocuk 'CEMİL BEY'in talimatı var.böyle olmasını istiyor' dedi.bizde saçmalık olduğunu,ne satıldığını görmeden bir şey alma garantisi veremeyeceğimizi,bizim amacımızın buradaki kadınları desteklemek,onların çalışmalarını taktir etmek için geldiğimizi söyledik.üstelik destek illa bir şeyler alarak olmaz dedik.içeriden çıkan bir bayan bize hak verdi.çocuğun toy olduğunu kusura bakmamamızı söyledi.atölyeyi gezdirdi ve bilgi verdi.el emeği ürünlerini sergileyip sattıkları yerden ufak tefek şeyler aldık.fiyatları çok tutarsız belirlemişler.yada ablanın hiç bir şeyden haberi olmaksızın o anda fiyat sallama huyu var.sinirleri gerilen Ahmet,Fikret ve Cevdet bizi dışarıda beklediler.atölyenin avlusuna çıktığımızda kapıdaki çocuk 'abi süryani şarabı var alırmısınız' diye satış yapmaya çalışıyordu.niyet iyi ama gidiş hat kötü bir proje.bu olayla ilgili kafamdaki soru CEMİL İPEKÇİ bu kadar kötü biri mi yoksa bir yanlış anlaşılmamı var?bu soruyu mail adresini bulur bulmaz kendisine de soracağım.
CEMİL İPEKÇİ'nin atölyesinden çıkıp çocuklar rehberlik yaptığı ZİNCİRİYE MEDRESİNE'ne gittik.zaten MARDİN'de rehber sıkıntısı çekmezsiniz.her yerden bir çocuk gelip size 'buranın tarihini anlatayım mı?' der.sizde 'yok sağol biraz önce bir arkadaşın anlattı' dersiniz.'bir de ben anlatayım' der.istemesenizde konuya girer ve sizide sokar.ZİNCİRİYE MEDRESESİ girişindeki taş işlemeleriyle ve kubbesinin dilimli olmasıyla dikkat çekiciydi.
daha adını hatırlayamadığım bir çok cami,medrese gezidik,yorulduk ve acıktık.MARDİN KEBABI yapan yere tekrar gittik.buradan ayrıldıktan sonra özleyeceğimiz kebaptan son kez yedik.bu gün 1,5 porsiyon yememize rağmen fiyat yine abartılı gelmedi.5 kişi 1,5'ar porsiyon MARDİN KEBABINA 56 lira verdik.
hava kararmaya başlayınca sonlara kalan yerlere hızlı hızlı gitmeye karar verdik.ilk durak olan MARDİN MÜZESİ'ne gittik.farklı bir şeyi olmayan,hep bildiğimiz tarz bir müzeydi.çıkışında ikiye ayrıldık.TÜRKİYE SAKATLAR DERNEĞİ'nin MARDİN ŞUBESİ gümüş satış mağazasına Ahmet,Fikret ve ben gittik.Cevdet ve Ülkü ise SABANCI ailesinin babalarının vasiyeti üzerine yaptıkları SAKIP SABANCI MARDİN KENT MÜZESİ VE DİLEK SABANCI SANAT GALERİSİ'ne gittiler.bizde işimizi bitirir bitirmez oraya gideceğiz.kapanmadan her yere yetişmeye çalışıyoruz.MARDİN ENGELLİLER DERNEĞİ gümüş satış mağazası çok kalabalıktı.Fikret ile acele güzel bir kaç şey seçtip aldık.hemen oradan çıkıp koşar adımlarla Ülkü'lere yetişmeye çalıştık.Müze kapanmamıştı.rahat rahat gezecek vaktimiz vardı.KENT MÜZESİ'ni bu zamana bırakmamız çok iyi denk gelmişti.MARDİN'e ait her şeyi görüp burada pekiştirmiş olduk.müze gezilemeye değer.MARDİN şehrini,SÜRYANİ'leri,tarihini,eserlerini merak ediyorsanız güzel çalışmaları burada bulabilirsiniz.
müzeden çıktığımızda havanın artık bir yerler gezemeyecek kadar kararmış olduğunu gördük.DARA yine kalmıştı.yarın en geç 11:30'da bu şehri terk edip DİYARBAKIR'a yola çıkmamız gerekli.bir şeyler yiyemeyecek kadar toktuk.çay içecek bir mekan bulup çay içip sohbet ettik.en pahalı çay parasının ikincisini de burada verdik.14 lira içimize oturdu.
Ülkü hem MUNGANLAR'IN EVİ civarını gezebileceğimiz hemde tatlı yiyebileceğimiz mahalleye gitme teklifinde bulundu.MUNGANLAR bildiğimiz MURATHAN MUNGAN'ın da ferdi olduğu büyük bir aileymiş.tabii aile büyükse evleride büyüktür şiarından yola çıkarsak abiler ev konusununda hakkını vermişler diyebiliriz.hala yaşayan birilerinin olduğu evin biz sadece civarını,mahallesini,etrafını dolaştık.git git bitmiyor.uzun büyük duvarları var.bahçeler hep uzun kapıların ardında kalmış.böyle bir yerde yaşamanın,büyümenin nasıl olacağını hayal ederek her yerde gördüğümüz ama bir türlü bir şeyler yemeye fırsat bulamadığımız İLDO PASTAHANESİ'ne gittik.
Ülkü yaz boyu buradan dondurma yediğini ve çok dondurmasının çok iyi olduğunu anlatmıştı.hala dondurma satıyorlar.herkes tatlı ihtiyacını gidereceği bir şeyler sipariş etti.ürünler sıradan olsa da dondurması güzeldi.bu tatlı partisine 7 lira verdik.merkeze tekrar araba ile dönüp MARDİN'in gezmekten bıkmayacağımız ara sokaklarını gezdik.
canımız yine çay istedi.3 günden beri müdavimi olduğumuz sabit pazarın oradaki kahveye gitti.dışarıya her zamanki gibi masa koydurduk.çay içip sohbet ettik.bugün günlerden cumartesi olmasından mıdır bilinmez sokaklar biraz kalabalıktı.kahveden gözlerini Cevdet'e dikmiş bir şekilde çıkıp,tacizkar şekilde yere gürültüyle tüküren adam tüm dikkatimizi dağıttı.Cevdet dayanamayıp 'bir şey mi dediniz' dedi.adam da yoo gibisinden suratımıza baktı.aralarında kürtçe bir şeyler söyleyip güldüler.bende soğuktan titremeye başlayınca çaylar için 3,5 lira verip öğretmen evine doğru yola çıktık.öğretmen evinde son gün için diğer günlerin küsüratıyla birlikte 5 kişi için 197,5 lira ödedik.yarın buradan ayrılacağız.
öğlene kadar vaktimizi geçirmek için plan yaptık.DEYRÜLZEFERAN MANASTIRI ve pazar ayinini görebileceğimiz bir başka kiliseyi gezme fırsatını bulabiliriz.DARA yine kaldı.
bugün pazar 15 kasım dönüş günündeyiz.sabah soğuk,pis ve büyük öğretmenevi restoranında buluştuk.kahvaltıda bu sefer hem yumurta,hem salam var.zeytin yine yok.yumurta buz gibi ve sarısı mosmor.bu durum artık bizi çok rahatsız etti.görevliye yumurtaların ne zaman haşlandığını neden bu kadar soğuk olduğunu sorduk.kendini haklı çıkarır konuşmaları daha da sinirlendirdi bizi.Ülkü kahvaltıya gelen diğer misafirlere sormaya başladı.'sizce yumurtanızda bir gariplik var mı?soğukluğu yada rengi sizce normal mi?' diye.sanki orada bizim dışımızda kahvaltı eden 3 kişi kasadaki görevlinin arkadaşıymış gibi 'yoo her şey yolunda.olur böyle şeyler' dediler.yani 'yuh' dedik.arkadaş sizin gibi burada misafir olan biri bir sıkıntısı için size geliyor sizin cevabınız (olmaz ya) belki buranın kalitesini artmasına neden olacak ama siz 'yoo her şeyden memnunum' diyorsunuz.yok böyle millet.her şey müstahak diyesimiz geldi.aceleyle eşyaları arabaya yükleyip bu öğretmenevini zihnimizden silmek için tedavi olmaya karar verdik.
ayin görebileceğimizi düşündüğümüz KIRKLAR KİLİSESİ'ne gittik.ama MARDİN'de ayinler herkesin gelebilmesi için farklı kiliselerde yapılıyormuş.bu haftaki yeri bilmemiz yada bulmamız bile zaman kaybı olacağından DEYRÜLZAFARAN MANASTIRI'na gitmeye karar verdik. 
biraz şehrin dışında.bugün ayin olduğundan bizi biraz beklettiler.bizimle aynı zamanda gelen bir grupla beraber içeri aldılar.manastır kendi rehberlerinin anlatımıyla gezdiriyor ziyaretçilerini.adında geçen ZAFARAN-SAFRAN manasında.manastır hala aktif halde SÜRYANİlere hizmet ediyor.konaklama yerleri,eğitim yerleri var.manastır MÖ güneş tapınağı olarakda kullanılmış.
saat 10:00 gibi buradan çıkıp biraz daha kent içinde dolaşıtık.DİYARBAKIR yolunda yemek için mandalina aldık.son kez MAVİ MARDİN ŞEKERLERİNDEN alıp arabaya binip DİYARBAKIR'ın yolunu tuttuk.
dönüşümüz DİYARBAKIR HAVAALANIndan.MARDİN-DİYARBAKIR arası sıkıcı olmayan güzel bir yol.ama aksilik sizi her yerde bulur.bu sefer mıcır yolda gitmeyen ve biraz bizi tehlikeye sokan bir araç kızdırdı bizi.çok büyük bir olay olmadı ama adamın tavırlarına kızan Cevdet elinde soymak üzere olduğu mandalinayı fırş diye sıkıp,adama küfürler savurarak yandaki kornaya basmaya başladı.onu sakinleştirdikten sonra arka koltuk yolcuları Ahmet,Ülkü ve ben 'aman bizim Cevdet'de az değilmiş.nasıl çileden çıktı.mandalinayı nasıl fırşlattı öyle' diye arkada dedikodu yaptık.
DİYARBAKIR'ı hiç gezmeden eksik olan benzinimizi para katışarak alıp havaalanına geçtik.uçağın bilinmez bir tarihe kadar rötar yaptığını öğrenince sıkılsak da hemen orada bulunan KADAYIFÇI SAİM'i ziyaret edince mutlu olduk.
fiyatları havalanlarına göre oldukça makul.biraz 9 günlük gezimizin hesabına baktık.her kasa olaylarında olduğu gibi kasa bir açık veriyordu bir fazla veriyordu.
masraflar açısından gezimizin kısa bir özetini yapacak olursak gezi boyunca 5 kişi konaklamaya 1255 lira
benzine 300 lira
oto kiralamaya 480 lira
otomobilin Diyarbakır'dan Adana'ya transferine 200 lira
yurt dışı çıkış harcına 75 lira
HALEP gidiş+dönüş yoluna 150 lira
HALEP kale gezisine 25 lira
HALFETİ tekne turuna 50 lira
yemek ve diğer masraflara 750 lira verdik.
toplam 3285 lira.
kişi başı yaklaşık 660 liraya tatili tamamladık.DİYARBAKIR HAVAALANINDA 3 saatten fazla rötar yapan uçağımızı beklerken gezimizin 'BİR DAHA NEREDE BULACAĞIZ!' sloganını söyleyerek ve gülerek bundan sonraki HATAY gezimize yoğunlaşamaya başadık.

Hiç yorum yok: